İlk kadın mimarlarımızdan Münevver Belen, 1908 yılında İzmit Tepecik’te dünyaya gelir. Kırım göçmeni, İzmit’te ticaretle uğraşan Yusuf Efendi ve Hatice Hanım’ın ilk çocuğudur. 1910 yılında kardeşi Müzeyyen,1915 yılında diğer kardeşi Cahit dünyaya gelir. Babası Yusuf Efendi, 1915 yılında Çanakkale Savaşlarında şehit düşer. Babasını, yedi yaşında kaybeden Münevver’in annesi Hatice Hanım, üç çocuğunu Tepecik Mektebi’nde hademelik yaparak büyütür. Hatice Hanım, okuma yazma bildiği için sonradan adı geçen okula öğretmen olarak alınır.
Münevver Belen, ilkokulu Tepecik Mektebi’nde bitirir. Ailenin ekonomik durumu iyi değildir. Münevver bu nedenle 1922 yılında parasız yatılı sınavına girer ve aldığı puanla Erenköy Kız Lisesi’ne kaydolur.
Erenköy Kız Lisesi Yılları
Eski bir sultan sarayı olan Erenköy Kız Lisesi, süslü yüksek tavanları, heykellerle bezeli geniş̧ salonları, duvarlarında büyük boy aynaları ve özellikle muhteşem hamamı ile yoksul bir evden gelen 14 yaşındaki Münevver’i büyüler. Belki de mimariye, güzel eserlere olan ilgisinin kaynağı küçük yaşta geldiği bu köşkte gördüğü güzelliklerdir. Yazları da sürekli okulda kalan Münevver, İzmit’e ancak bayramlarda, yılda birkaç kez gidebilir.
Güzel Sanatlar Akademisi
1929 yılında Erenköy Kız Lisesi’ni bitiren Münevver Belen aynı yıl Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam eder. Akademide, sonradan anlamlı işlere imza atacak bir kız öğrenci daha okumaktadır. Aslında bu iki kız öğrenci Erenköy Kız Lisesi’nde tanışmışlardır. Münevver Belen ve Leman Tomsu, 1934 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nden birlikte mezun olurlar.
Leman ve ailesi, Münevver’e yakınlık gösterir, onu sık sık evlerine davet ederler. Münevver Belen-Leman Tomsu arkadaşlığı uzun yıllar sürer.
Münevver Belen’in eşi Mithat Gözeler’ in kardeşi Meşkure Yuca, şöyle anlatır iki genç kızın akademiye gidişlerini:
“Nasıl olmuş̧ bak. Münevver liseyi bitirdikten sonra güzel sanatlarda mimarlığa kadınlar da alınacak diye duymuş̧. Münevver bir de Leman isminde bir kadın daha var. Münevver’le yakın arkadaşlar. Bunlar ikisi güzel güzel gitmişler imtihana. Gitmişler ki kimse yok kız öğrenci olarak bunlardan başka. Güzel sanatlardaki heyet düşünmüş̧ ki bunlar mademki hevesli bu kadar, muhakkak istiyorlar. İkisini de almışlar. Leman, inşaata gitmiş̧ Münevver mimarlığa.”
Münevver akademiyi burslu okur ve bu tür öğrencilere tahsis edilen Kız Muallim Okulu’nda kalır. Çocuklukta geçirdiği kızamık hastalığı yüzünden sol kulağı çok az işitir. Ama bu zorluğa rağmen daha fazla çalışır ve arkadaşı Leman’dan da yardım alır. Çizime ve sanata düşkün olan Münevver Belen, İstanbul’un cami ve kiliselerinin mimarisiyle de ilgilenir. Kurslara giderek mükemmel olmasa da Almanca öğrenir. O yıllarda yayınlanan Mimar dergisini ve Alman mimari dergi ve kitaplarını da yakından takip eder. Bu iki genç kadının mezuniyeti o dönemin mimarlık dergilerinde de haber olur:
“Güzel Sanatlar Akademisi’nin mimari kısmından bu sene 14 genç mezun olmuştur. Bunların içinde iki hanım vardır. Memleketimizde ilk hanım mimarlar Münevver ve Leman Hanımlardır. Mezun olanların isimleri, Münevver, Leman Hanımlar, İsmet Münci, Seyfi, Fahrettin Kamil, A. Tahir, Sedat, Rebii, Mustafa Lütfi, Tahir, Feridun, Berç, Simoidis, ve Torkum Beylerdir. Genç mimarlara muvaffakiyetler temenni ederiz.” (Mimar, Aylık Yapı Sanatı, Şehircilik ve Tezyini Sanatlar Mecmuası Yıl:1934 Sayı:45-46)
“Yeni Mezunlar” baslığıyla verilen bu haberde belirtildiği üzere Münevver Belen sınıf arkadaşı Leman Tomsu ile 1934 yılında Türkiye’nin ilk kadın mimarları olarak Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olurlar.
“Güzel Sanatlar Akademisi Mimari şubesi diploma projesi, Bağdat’ta Türk Elçiliği binası. 934 senesi mimari şubesi diploma konkuruna girenlere, muallimler heyeti tarafından, Bağdat’ta inşa edilecek Türk elçiliği binası projesi verilmiştir… Bu projeyi yaparak bu sene mektebi bitiren genç arkadaşlarımızın eserlerini, bu sayımızda, sıra gözetmeden, neşrediyoruz.”
Güzel Sanatlar Akademisi’nin 1933-1934 yılı mimarlık şubesi diploma yarışmasında, genç mimarların çizmeleri gereken proje Bağdat’ta inşa edilecek Türk Elçiliği projesidir. Münevver Belen’in çizdiği bu proje Bursa Halkevi projesiyle benzerlikler göstermektedir.
Mimar Münevver Belen
1934 yılında akademiden mezun olan Münevver Belen’in ilk görev yeri hakkında Arkitekt Dergisi 1935 yılı Nisan sayısında Duyumlar başlığı altında tayin haberini şöyle vermiştir: “Nafia Bakanlığı Ankara binalar şubesine Dipl. Ark. Bayan Münevver tayin edilmişlerdir.”
Aynı derginin 1935 yılı Temmuz sayısında ise “Kültür Bakanlığı mimarlarından Faruk Çeçen, Rıza Şükrü ve Bayan Münevver İstanbul Nafia’sı yapı bürosuna atanmışlardır” haberi yer almaktadır.
Münevver Belen, 1936 yılının son aylarında ve 1937 yılı boyunca Bursa’dadır. 1937 yılında Bursa Nafia Müdürlüğü’nde çalışır. Nafia Müdürlüğü’nde Mithat Gözeler ile tanışır. Mithat Gözeler 1908 doğumludur. Bursa Erkek Lisesi’nde ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nde okumuş̧, inşaat mühendisi olarak Bursa Nafia Müdürlüğü’nde göreve başlamıştır. Mithat Gözeler’in kardeşi Meşkûre Yuca bu tanışma yıllarını şöyle anlatır: “Bursa’da abimle Münevver Nafia’da tanışırlar. Aynı dairede çalışmışlar. Uludağ’da Kirazlıyayla’da bir inşaat yapıyorlar büyük bir otel binası gibi bir şey…”
Münevver Belen’in Bursa’da Mithat Gözeler’den başka bir sevdası daha vardır, Uludağ̆…
Arkadaşlarıyla sık sık yazın pikniğe, kışın kaymaya gider Uludağ’a. Uludağ̆ Dağcılık Kulübü Başkanı Saim Altıok, Şahsine Altıok ve Hacer Muzaffer Kalkan da Uludağ’a beraber çıktığı arkadaşları arasındadır. Yalnız çıktığı da olur Münevver Belen’in Uludağ’a; ama maceralı çıkışlardır bunlar. Bu maceralardan birini Meşkure Yuca şöyle anlatır: “Münevver’in bir macerası vardır. Çok güzel kayardı Münevver. Her şeyi de vardı. Arkadaşı varsa arkadaşlarıyla gider yoksa yalnız da giderdi. Orda arkadaş̧ bulurdu kendine. Bir gün Uludağ’a gitmiş̧. Giderken giderken bir bakmış̧ ki tam arkasında bir ayı. Hiç farkında değilmiş̧, kulakları da biraz az duyardı zaten. Ayıyı fark edince hemen ağaca atlamış̧, Ayı bunun kıçına indirmiş̧ tekmeyi. Gülerek anlatırdı bu olayı. ‘Hiç kimse yok’ diyor. ‘Ben yukarıda ayı aşağıda…’ Çok cesur bir kızdı, hiçbir şeyden korkmazdı…”
Bursa Halkevi Binası (Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu)
Bursa Halkevi, 19 Şubat 1932 yılında şimdiki Mahfel’in bulunduğu yerdeki Türk Ocağı binasında açılır. Bir süre etkinliklerini burada sürdürür. Zaman içinde dokuz kol hâlinde örgütlenen Halkevi için binanın yetersiz kaldığı görülür ve yeni bir bina yapma fikri oluşmaya başlar. Arkitekt dergisi 1937 yılı Mayıs-Haziran ayındaki 77-78. sayısında; “Bursa Halkevi binasının projesi müsabakaya konulmuştur. Müddet ağustos nihayetine kadardır” diye bildirir yarışmanın başladığını. Aynı derginin bir sonraki sayısında; “Bursa Halkevi müsabakası neticelenmiş̧ ve müsabakaya 15’ten fazla eser gönderilmiştir” haberini okuruz.
Arkitekt dergisi, 1938 Ocak sayısında ise: “Müsabakaya sekiz proje iştirak etmiş̧ ve neticede jüri heyeti mimar Münevver Belen ile mimar Abidin Mortaş’ın projelerini birinci olarak seçmiştir” ifadesi yer alır. Bursa Halkevi’nin yayın organı Uludağ̆ dergisinin Şubat 1942 sayısında yayınlanan Bursa Halkevi’nin On Yıllık Tarihine Bir Bakış̧ adlı yazıda yarışmaya beş̧ mimarın katıldığı belirtilerek şunlar ifade edilmiştir:
“Bunların planları parti salonunda teşhir edilerek parti merkezinden gönderilen jüri heyeti bunlardan ikisi üzerinde durulması ve bunların mezc ve telif edilmesi kabil görülerek tercih ve kabulüne karar verildi. Bu iki plan mimar Abidin Mortaş, mimar Bayan Münevver’in yaptığı planlardı.”
Bursa Halkevi Proje Yarışması’nda birinci seçilmesi Münevver Belen için büyük bir mutluluk kaynağı olmuştur. Nafia Müdürlüğü’nde çalışan arkadaşları arasında da büyük sevinçle karşılanır bu olay. Nafia Müdürlüğü’nde çalışan arkadaşları bir araya gelip aralarında para toplarlar.
“Münevver’e adamakıllı bir yüzük almışlar arkadaşları. Abim Mithat da gayet güzel İngiliz kumaşından elbiselik aldı Münevver’e. İşte bu da vesile olmuş̧, ondan sonra da karar verdiler” diyen Meşkûre Yuca, bu kararın da uzun sürmesinden bahseder. Çünkü Halkevi binası daha bitmemiştir…
Mimar Münevver Belen’in yaptığı proje üzerinden inşası iki kısma ayrılarak cephe ve batıdan oluşan birinci kısım ihale edilir. Temeli 19 Şubat 1939 tarihinde atılan ve ihale şartnamesine göre 13 Ağustos 1939 tarihinde bitirilerek teslim edilmiş̧ olması gereken binanın birinci kısmı 15 Mayıs 1940 tarihinde biter. Halkevi bu yeni binasına ise ancak Temmuz 1940’ta geçecektir.
İstanbul Yılları
Münevver Belen ve Mithat Gözeler, Ağustos 1940’ta evlenirler. 22 Eylül 1941’de kızları Bercis dünyaya gelir. Kızlarının küçük yastaki sağlık problemleri, ev ve iş hayatını birlikte yürütmenin güçlükleri, işitme problemi ve belki kendi isteksizliği onu, akademik kariyere atılmaktan alıkoyar.
Bercis Levend, annesi Münevver Belen’in son yıllarını şöyle anlatır:
“Nafia Müdürlüğü’nden emekli olduktan sonra da hiç sıkılmadı. Bu arada eşi Mithat Gözeler, Karayolları 1. Bölge Müdürü olmuş̧ sonra bu görevden ayrılmıştı. Benim 15 Kasım 1969’da Attila Levend ile evliliğim onun son mutluluğu oldu. Damadıyla çok iyi anlaşıyordu. Ne yazık ki 1972’de kötü bir hastalığa yakalandı. Ameliyat olduysa da hastalık nüksetti, önce Amerikan Hastanesi sonra Cerrahpaşa’da uzun süre yattıysa da 6 Şubat 1973’te büyük kızımın doğumundan tam 1 ay önce vefat etti.”
Diğer Projeleri
1936 yılında Karamürsel Halkevi projesi ve Gerede Halkevi projesinde Münevver Belen, Erenköy Kız Lisesi’nden beri dostlukları devam eden Leman Tomsu ile ortak çalışmıştır. Bu iki bina da inşa edilememiştir.
1937 yılında ise Münevver Belen ve Leman Tomsu, Kayseri Halkevi binası projesinde yine beraber çalışırlar. Diğer iki ortak çalışmalarında olduğu gibi bu projeleri de hayata geçememiştir.
Münevver Belen Ankara Etlik’te inşa edilen bir ev projesini de arkadaşı Leman Tomsu ile 1937 yılında yapar.
Şişli Maliye Binası projesi 1946 yılında Münevver Belen tarafından çizilmiş̧ ve bu binanın inşası gerçekleşmiştir.