İstanbul Fatih’te Semih Çelik isimli şahsın Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’i öldürmesinin ardından Türkiye’nin dört bir yanında kadınların öfkesi sokağa taştı. Kocaeli’de de kadın platformunun çağrısıyla toplanan kadınlar polis barikatını aşarak kent meydanına yürüdü ve burada açıklama gerçekleştirdi.
Kadınların açıklamasında 3 ayrı suç kaydı olan Semih Çelik’in iki kadını da vahşice katletmesinin Türkiye’de hukuk sisteminin olmadığının göstergesi olduğu vurgulandı.
Açıklamada “Biz Kadınlar bir araya gelmek istediğimizde etrafımızı hızlıca ablukaya alanlara soruyoruz: şehrin göbeğinde iki farklı ilçede yaşayan iki kadın yarım saat ara ile katledilirken siz nasıl oluyor da katili fark edemiyorsunuz” diyerek tepki gösterildi.
Açıklamanın devamı:
“Son bir hafta içinde erkekler tarafından öldürülen Manavgat’ta Gülfer, Didim’de Sibel, Karabük’te Gülsiye, Afyon’da Satı, Adıyaman’da Zeliha, Kars’ta Sıla, Van’da kaybolan Rojin, İstanbul Beyoğlu’nda sokak ortasında iki erkeğin cinsel saldırısına uğrayan İ.A” Bildiğimiz gerçek şu aslında. Sadece katledilen ve katillerin adı değişiyor, Azmettirenler aynı kimler mi bunlar; kadın cinayetlerini önleyecek tedbirler almayan iktidar, adil yargılamayan cezasızlık politikalarıyla cinayetlere yol veren iktidar güdümlü yargı. Cezasızlıklarınızdan beslenen o katiller belki de şu an bir kadını, bir çocuğu hayattan koparıyor. Bunun sorumlusu kim? Ülkeyi kadın ve çocuk mezarlığına çevirmenize izin vermeyeceğiz. Yaşanan her kadın, çocuk, hayvan, doğa katliamında olduğu gibi savcılık bu katliamlarla ilgili de saatler için de yayın yasağı getirdi. Tıpkı 40 gündür çözülemeyen Narin Güran cinayetinde, 6 yıldır çözülemeyen Rabia Naz cinayetinde, 5 yıldır kayıp olan Gülistan Doku’ nun davasında olduğunu gibi. Yayın yasakları yaşanan vahşetlerin üzerinin örtülmesi için kullanılan bir devlet sopasına dönüşüyor. Devlet canının istemediği, iktidarının sarsılacağını düşündüğü her konuda yayın yasağı ile halkı uyutmaya çalışıyor. Erkek egemen bu ucube kapitalist sistemde, iktidar kadınların öldürülmemesi için ne İstanbul Sözleşmesi’ni uyguluyor ne de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanununu uyguluyor. Bu düzenin bizleri içine çekmeye çalıştığı karanlığa mahkum olmayacağız. Katledilen bütün kadınlar, çocuklar, hayvanlar ve doğamız için direnmeye, sokaklarda olmaya devam edeceğiz. Hayatlarımızı bu çürümüş, kokuşmuş düzeninize teslim etmeyeceğiz! Bizler bu katliamların hesabını sizden soracağız. Bu alçak, bu katliamcı düzeninizi başınıza yıkacağız, göreceksiniz! Bir gecede çıkılan İstanbul Sözleşmesinden de, hiç uygulanmayan 6284’den de vazgeçmeyeceğiz Bizler, katledilen kadınların adını bir an bile dilimizden düşürmeden bu öfke ve isyanla karşınızda durmaya devam edeceğiz. Cinayet mahali haline gelmiş bu ülkede yaşamlarımız, özgürlüklerimiz, haklarımız için yakanızda olmaya devam edeceğiz. Uygulamadığınız yasalar yüzünden, istismarı aklayan, katilleri öven düzeniniz yüzünden, kana bulanmış ellerinizle tutunduğunuz koltuklarınız yüzünden hayatta olmayan her bir kadın, her bir çocuk için ses olmaya devam edeceğiz Birbirimizden hayatlarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Kadın cinayetleri politiktir”