Ülkede sadece hayvan severlerin değil. Vicdanı olan herkesin karşı çıkmasına rağmen kamuoyunda en çok kullanılan nitelemeyle “katliam” yasası TBMM’de kabul edilerek yasalaştı. Daha önce de yaptıkları gibi, yasa kabul edildikten sonra hep birlikte sanki düşmana karşı başarı kazanmış edasıyla poz verdiler. Sorunların üstünü örtmek, hedef şaşırtmak için toplumu kutuplaştırmak, bir kesimi diğer kesime karşı kışkırtmak, tahrik etmek, nefreti derinleştirmek. Sırf bu tür oyunlarla çeyrek asırdır iktidarda kalmak, becerebilirlerse daha da sürdürmek.
22 yıldır değişmeyen yönetme tarzları budur ve böyle de sürecek gibi görünüyor. Toplumu birleştiren, ha şu konuda gerçekten iyi bir yasa yaptılar, kangren olmuş konulara neşter attılar, tam olması gerektiği gibi halkın çoğunluğunun kabul edebileceği gibi çözdüler diyebileceğimiz bir başarı hikayeleri var mı? Maalesef hiç olmadı.
Belki diyeceksiniz ki, “haksızlık etmeyin, neredeyse çeyrek yüzyıldır yönetiyorlar ya, iktidardan gitmiyorlar ya, daha ne istiyorsunuz bu siyaset erbabından? Alın işte size büyük bir başarı öyküsü, yetmez mi?” O zaman başarının kriterinin ne olduğunu konuşmamız gerekiyor.
Tek cümleyle, hangi konuda olursa olsun başarı öyküsünün kriteri toplumu “gelişmeye” doğru ilerleten olmalıdır.
Şimdi, yazımızın başlığına dönecek olursak, bugüne kadar çıkardıkları tüm yasaları güya iyi niyetlerle gerekçelendirdiler. Önceleri, her yasa metininde sinsice gizledikleri niyetler vardı ve uygulanırken kendini ele veriyordu. Artık, yasaların yapım sürecinde çok gizlemeye de gerek görmüyorlar. Çünkü, yaptıkları yanlışlar, kötü niyetler herhangi bir merciden dönmüyor nasıl olsa. Bir denetim ve fren mekanizması bırakmadılar. Muhalefetin ve sokağın sesini önemsemiyorlar. Beğenmedikleri kararlar çıksa da yaptıkları hatayı düzeltme ihtiyacı da duymuyorlar. İktidar sözcüsü, bu nedenle açıkça “katliam” yasasını anlatırken ne dedi? “Sokak hayvanları için ötenazi imkanı tanıyoruz dedi. Sanki, “o kadar güzel yasa yapıyoruz ki hayvanlar kendileri bile ölmeyi isteyecek” der gibi. İroni yapıyorum tabii. Ama önemli olan bunların istediği, kimin için, nasıl, ne şekilde? Bugün hayvanlar için, “sokak köpekleri”, “sokak hayvanları”, “saldırgan”, “parçalayan” tarifleri ve yalanları ile bir avuç hayvan düşmanı ve besleme troller yardımıyla vahşileştirme algısı yaratarak. İnsanlığın yaşatma konusundaki tüm bilgi ve bilimsel birikimini yok sayarak, en ilkelce ve vahşi olanına başvurarak katletmek. Öldürmek için yasa yapmak, konuşamayana, derdini anlatamayana, savunmasız olana karşı. Evet, bugün hayvanlar için kolayca toplu katliam yasasını çıkaranlar, yarın insanın herhangi bir özelliğinden, kimliğinden, inancından, davranışından, talebinden, yaşayışından, aykırılığından bu yola başvurmazlar mı? İdam cezası kaldırılmışta olsa, adli suçlular için bazen geri getirmeyi dillendirmiyorlar mı?
22 yıllık iktidar pratiğine bakmak gerek. Ülkenin tüm birikimini ve en önemlisi yaşam alanlarını, doğasını, çevresini, geçim kaynaklarını vahşi sermayenin talanına açarak yok edilmesini sağlarken aslında tüm canlı türünün yavaş yavaş ölümüne neden olmaktır bu. Dahası, bu ülkenin fabrikalarında, atölyelerinde, madenlerinde, inşaat alanlarında her gün en az 5 işçi ölmüyor mu? Sakat kalmıyor mu? Her gün kadınlar öldürülmüyor mu? Yaşatmak için bu konularda yasal düzenlemeler yapıyorlar mı? İsrail’ in Gazze’de yaptığı katliama karşı laftan öte gerçek bir itiraz, yaptırım var mı? Hayır. Ama doğrudan yasa ile öldürmek için, sokak hayvanlarından başladılar. Kimi belediyeler zaten öncesinde başlamıştı en acımasız yöntemlerle öldürmeye. Şimdi, iktidar içinden bazıları kanlı görüntüler karşısında, amaçlanan bu değildi diyerek iyi polis rolüne bürünüyor, güya tek adamdan bu vahşetin durdurulmasını istiyor. Var mı her hangi bir yetkiliden bir itiraz, ya da soruşturma talebi? Demek ki hedeflenen buydu.
O zaman, insan, hayvan, kurt kuş, canlı-cansız, yeşili, akarsuyu, tüm yaşam alanı ve yaşam kaynaklarımızı, nefesimizi kesmeye çalışan vahşi kapitalizm ve onun tetikçisi iktidarlarına karşı işçi ve emekçileri birleştirerek savunmak zorundayız. Çünkü, bu konu aynı zamanda sınıfsaldır.
Şimdi, yazımızın başlığına dönecek olursak, bugüne kadar çıkardıkları tüm yasaları güya iyi niyetlerle gerekçelendirdiler. Önceleri, her yasa metininde sinsice gizledikleri niyetler vardı ve uygulanırken kendini ele veriyordu. Artık, yasaların yapım sürecinde çok gizlemeye de gerek görmüyorlar. Çünkü, yaptıkları yanlışlar, kötü niyetler herhangi bir merciden dönmüyor nasıl olsa. Bir denetim ve fren mekanizması bırakmadılar. Muhalefetin ve sokağın sesini önemsemiyorlar. Beğenmedikleri kararlar çıksa da yaptıkları hatayı düzeltme ihtiyacı da duymuyorlar. İktidar sözcüsü, bu nedenle açıkça “katliam” yasasını anlatırken ne dedi? “Sokak hayvanları için ötenazi imkanı tanıyoruz dedi. Sanki, “o kadar güzel yasa yapıyoruz ki hayvanlar kendileri bile ölmeyi isteyecek” der gibi. İroni yapıyorum tabii. Ama önemli olan bunların istediği, kimin için, nasıl, ne şekilde? Bugün hayvanlar için, “sokak köpekleri”, “sokak hayvanları”, “saldırgan”, “parçalayan” tarifleri ve yalanları ile bir avuç hayvan düşmanı ve besleme troller yardımıyla vahşileştirme algısı yaratarak. İnsanlığın yaşatma konusundaki tüm bilgi ve bilimsel birikimini yok sayarak, en ilkelce ve vahşi olanına başvurarak katletmek. Öldürmek için yasa yapmak, konuşamayana, derdini anlatamayana, savunmasız olana karşı. Evet, bugün hayvanlar için kolayca toplu katliam yasasını çıkaranlar, yarın insanın herhangi bir özelliğinden, kimliğinden, inancından, davranışından, talebinden, yaşayışından, aykırılığından bu yola başvurmazlar mı? İdam cezası kaldırılmışta olsa, adli suçlular için bazen geri getirmeyi dillendirmiyorlar mı?