Göçmenler
4 min read
49

Sermayenin iki yüzlülüğü

Ağustos 26, 2024
0
Sermayenin iki yüzlülüğü

Geçtiğimiz hafta içerisinde Kocaeli Sanayi Odası Başkanı ağustos ayı meclis toplantısında yeni vergi düzenlemelerinden rahatsızlığını belirttikten sonra “misafir çalışanlara ihtiyacımız var” dedi. KSO başkanı Ayhan Zeytinoğlu’nun “misafir’ işçilerden kastının ülkemizde bulunan mülteci/göçmen işçiler olduğu açık.

Sermaye için ucuz ve güvencesiz emek söz konusu olduğunda ise başka zamanlarda nefretle anılan ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının objesi haline getirilen göçmen/mülteci işçilere ihtiyaç hasıl oluyor. Horlanan, asalak muamelesi yapılan birçok yerde saldırıların hedefi haline getirilerek evleri işyerleri yakılan can ve mal güvenliği ortadan kaldırılan mülteci işçiler hemen ‘misafir işçi’ oluveriyor.

Bu durum olsa olsa sermayenin iki yüzlülüğüne işaret eder. Kocaeli Postası’na konuşan mülteci/göçmen işçiler özetle “misafir değil, mülteciyiz” dediler. Çünkü başka ülke vatandaşı olup da şimdilerde ülkemizde barınmak zorunda kalan işçiler ülkelerindeki savaş hali, baskı ve/veya ağır ekonomik koşullar nedeniyle ülkemizde bulunuyorlar ve azgın bir sömürüye tabi tutuluyorlar. Bu yüzden ülkemizde emek ordusunun bir parçası olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Yani onlar keyfinden burada bulunmuyorlar, ülkemize misafirliğe gelmediler. Onları yerinde yurdundan koparan nedenler var. (Bu nedenleri konuşmak da başka bir yazının konusu olsun)

Tıpkı kıta Avrupa’sı başta olmak üzere, birçok ülkede yaşayan ülkemizden giden emekçiler gibi. Üstelik her türlü ayrımcılığa tabi tutularak en temel insan haklarından ve iş güvencesinden mahrum yaşayarak, yaşamak zorunda bırakılarak.

Yani, onlara misafir işçi deyip geçiştirmek, gerçeğin üstünü örtmektir.

Neden sermayeye ikiyüzlü dediğimizi biraz açalım isterseniz:

ILO’nun 2021 yılında yaptığı bir araştırmaya göre ülkemizde ücretli çalışanlarda kayıt dışı istihdam oranı, yurt dışı doğumlularda Türkiye doğumluların 7 katıdır. Bunun anlamı gayet açık olsa gerek. KSO Başkanı Zeytinoğlu’nun ait olduğu sınıf “misafirlerine” kayıtlı istihdamı bile çok görüyor. Ve bizi yönetenler de bu duruma bile bile ses çıkarmıyor.

Bir diğer veri;

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi tarafından Şubat 2020 yılında yayınlanan “Türk İşgücü Piyasasında Suriyeli Mülteciler” araştırmasına göre, Türkiye’de çalışan Suriyeliler arasında kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 91,6. Veriler 2020 yıl ait olmakla birlikte bugün de durumun farklı olmadığını ifade etmek sanırım abartı olmaz. Anlaşıldığı üzere mülteci olma durumu çalışma yaşamımızda en altta yer alan iş gücüne kaynaklık etmektedir. Mülteci/göçmen olma statüsü işverenler tarafından sıklıkla tehdit olarak kullanılarak örgütsüz güvencesiz yaşamaya mahkûm olma anlamına da gelmektedir.

İş cinayetlerinde de durum farklı değil.

İSİG Meclisi raporlarına göre, 2013-2023 yıllarını kapsayan sürede iş cinayetlerine kurban giden göçmen/mülteci işçi sayısı 934. 2024’ün ilk 7 ayında hayatını kaybeden 41 işçinin eklenmesiyle bin dolayında göçmen mülteci işçi iş cinayetlerine hayatını kaybetmiştir. Bu sayı istatistiklere yansıyan kayıtlı kayıpları kapsamaktadır.  

Gerçek sayının çok daha fazla olduğunu tahmin etmek zor değil. Örneğin Zonguldak’ta kaçak bir maden ocağında yaşamını yitiren Afgan İşçi Vezir Mohammad Nourtani’nin bedeninin ocak sahipleri tarafından bir orman kenarında yakılması hala hafızalarda.

Güvencesiz, geleceksiz çalışma bu coğrafyadaki tüm işçilerin ortak sorunu. Bu sorunu ortadan kaldırmanın biricik yolu ise her milliyetten her inançtan her anlayıştan işçinin ortak örgütlenmesi ve sınıf kardeşliği anlayışıyla hareket etmesidir.

Related Posts